Öğretmen Adayından Bakan’a Mektup
BAKAN’A MEKTUP
Kpss yapıldı ve sonuçlandı yüzbinlerce öğretmen umutlu olmasada atamalar için umudunu sürdürmeye devam ediyor, Bakan Işık’a bu konuda bir öğretmen adayından bir mektup yazıldı işte birçok öğretmenin düşünclerini yansıtan mektup
“24 Yaşındayım ben. Bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi başka bir rivayete göre öğretmenliği mezunuyum. Yaradan ne isterse o olur şüphe yok. Verdiği her şeye de razıyım hamd olsun. Ama yaşanılan bazı şeyleri de gün yüzüne çıkarmassak nerede kalır peygamberimizin “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi. O yüzden hakkımızı arayacağız. Aman yanlış anlaşılmasın! Anarşist falan değilim, Allah’ın kulu, yüce devletimizin bir garip vatandaşıyım.
Evet, bilgisayar öğretmeniyim. Yok aşkla yapacağım bu mesleği, yok öğretmenlik kutsaldır gibi bir şeyler duyarsanız benden bilin ki külliyen yalan. Ben ekmeğimin peşindeyim. Ama öğretmen arkadaşlar yanlış anlamasın ben kendi adıma konuşuyorum. Tamam belki bir tarih öğretmeni olsam, Bilecik’ten girsem, Sultan Hamid Han’dan çıksam ya da edebiyat öğretmeni olsam aşk desem, sevgi desem. Ne biliyim bir müzik öğretmeni olup çocukları güzel melodilere boğacağım desem. Desem ama diyemem çünkü bilgisayar öğretmeniyim ben. “ Haydi C++ , yürü oğlum HTML, hasretinle yanıyorum SQL” yakıştı mı sizce? E yani o yüzden ekmeğimin peşindeyim ben. Haa! Öbür yandan da düşünsene, 8 yaşındaki öğrencin “ öğyetmenim vöydde tablo oluştuydum sonya da pavıypointte şılayt hazıyladım” Ne kadar tatlı lan! Valla tatlı. 13 yaşındaki öğrencin seninle kod geliştiriyor. Benim gibi olmayıp bilgisayarı gerçekten seven, uğraşmaktan hoşlanan, işlemci, ekran kartı muhabbeti yapmasını seven arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımızın öğrencileriyle Linux mu? Windows mu? Tartışmasını düşünsenize.
Epey saçmaladım emin olun gayet farkındayım. Çünkü öyle bir düzende yaşıyoruz ki, düzen yok. Bir şeyleri anlatmaya çalıştığın için anlatamıyorsun. Ben anlatmamaya çalıştım birileri anlasın diye. Maksat muhabbet olsun dedim, nacizane bir şeyler karaladım yukarıda. Ama bir şey söyledim yine yukarıda . “HAK” dedim, “EKMEK” dedim, “MECBURİYET” dedim. Öyle ya da böyle binlerce öğretmen geleceğini garantiye almak istiyor, saniyesi garanti olmayan hayatta. ‘Saniyesi’ diyorum! İnsanlar ‘yıllarını’ veriyor geçimini sağlayacak bir iş sahibi olabilmek için. Bu insanlara iş vermek zorunda değilsiniz! Ama bu insanlara ‘hakkı’ vermek zorundasınız. Kendi branşım için söylemek gerekirse; Ben dört yıl anadan, babadan uzakta yaşayıp, makarnalara talim edip, suratsız profesörlerin( sözüm meclisten dışarı) suratını çekip okul bitireceğim. Sen iki haftalık kursla, ek maaş düşkünü sözüm ona öğretmenleri benim bölümümden derse sokacaksın. Yok arkadaş yemezler! Ben yemem. Ama hak denen bir şey varsa ve bu birileri tarafından katlediliyorsa, Rabbim’de elbet bunun hesabını sorar.
Sürç-i lisan ettiysek affola. Canı sıkılmış, vakit geçiremeyen; askerliği, evliliği kısaca “bu işler nasıl olacak” sorusuna cevap arayan; sabaha karşı uyuyup öğlen sonu uyanan. Ve hep çekindiği “ ne iş yapıyorsun” sorusuna “atama bekliyorum” diye cevap veren, bir garip bilgisayar öğretmeniyim ben.
Bilişim çağında hakkı olan 5 bin kadronun hep yanından geçirilmeyen alanın öğretmeniyim. Saygılar.”